Nurmuhammed Örkişi’nin kaleme aldığı Yava Kepter, Doğu Türkistan’da yaşanan etnik ve kültürel soykırımın güvercinler üzerinden dile getirildiği önemli bir hikâyedir. Yaşadığı dönemde kimliksizleştirilmeye, tarihi kökleri silinmeye, yok edilmeye çalışılan Uygurlar üzerine uygulanan politika hikâyede “ruhsuzlaştırma” olarak ifade edilmiş, onları sembolize eden güvercinlerse “şalğut” sözcüğüyle işaretlenmiştir. Yava Kepter’de geçen “şalğut”, Aytmatov’la literatüre kazandırılan “mankurt”un yerine kullanılmış bir kimliksizleştirme ifadesidir. “Şalğut”la ifade edilen kimliksizleştirme soyun kırılması, yani melez bir neslin oluşturulmasıyla gerçekleşir. Etnik ve kültürel soykırım olarak da ifade edilebilecek kimliksizleştirme yoluyla soykırım, günümüz toplumlarının yaygın bir gerçeği hâline gelse de bu durum için kullanılan “şalğut”, “kimliksizleştirme” anlamında yeni bir kavram işaretidir. Örkişi’nin, Uygur halkının günümüzde yaşadıklarının örtülü bir anlatımı niteliğindeki bu kavramı bilinçli seçtiği muhakkaktır. Çalışmada “mankurt” ve “şalğut” kavram işaretlerinden hareketle, Nayman Ana Efsanesi’yle Yava Kepter hikâyesi, art zamanlı bir incelemeyle ele alınmıştır. Metinlerarasılığın anıştırma yöntemi çerçevesinde nitel bir analiz yapılmış, “kimliksizleştirme” bağlamında yeni bir kavram işareti literatüre kazandırılmıştır.
Yeni Uygur edebiyatı, Yava Kepter, şalğut, kimliksizleştirme, metinlerarasılık, anıştırma.